Mons’ta yaşam
Mons’ta yaşam

Mons’ta yaşam

Belçika’da yaşam bir garip. Hiç benzemiyor Türkiye’ye. Her şey rutin, herkesin planı belli. İstisnai durumlar bile yok. İnsanlar hiçbir yere, hiçbir zaman koşmuyor. Burada yaşamak için hiç heyecan yok… Bu nasıl hayat arkadaş!

Pazartesi – Cuma, işlerine gidiyor akşam 6 gibi çıkıyor, bir iki bira içtikten sonra 7-8 gibi evlerine gidiyorlar. Saat 8’den sonra açık dükkan bulamıyorsun. Bırak dükkanı, cuma akşamına kadar insanlar da yok dışarıda. Cuma akşamı ise bütün haftanın acısını çıkarıyorlarmış. Gece 3-4’e kadar içiyorlar. Sosyallikten anladıkları tek şey içmek 🙂 Bir de buranın olayı ilginç. İnsanlar bardan birasını alıp sokağa çıkıp içiyor, dolayısıyla sokaklar gayet süslenmiş, püslenmiş “artist” abilerimiz ablalarımızla dolu. Cumartesi günü de içmeye gündüzden başlayabiliyorlar. Cumartesi günü de tüm gün içince pazar günü tatil oluyor, ortalıkta in cin top oynuyor. Öyle boş ki sokaklar, otobüsler bile çalışmıyor. Pazar dinleniyorlar. Pazartesi tekrar işbaşı. Gerçi pek çalışılabilecek bir şehir gibi değil ve insanlar burada ne iş yapar bilimiyoruz! Nasıl bir hayat bu henüz anlamış değiliz!

Burada yemeklere alışamadık henüz. Döner piyasası tamamen Türklerin. Heralde hepsini bir gün denedik. Bizi kazıklayan da oldu aralarında, telefonunu verip istediğin zaman ara diyen de… Ama buranın dönerleri bir farklı, bizim döner gibi değil. Hemen hemen bütün yemeklerde/sandviçlerde olduğu gibi soslarla bezenmiş durumda. Daha sadece bir kere doğru düzgün yemek yedik sayılır. Buranın vatandaşları öğle aralarında da sürekli sandviç yiyorlar. “Baguette” dedikleri bir ekmek var her gün her gün onun içinde garip soslu bir şeyler yiyorlar. Bütün gün patates kızartması yiyorlar. Az buz da yemiyorlar, döner yersin onun içinde bile mi patates olur arkadaş!

Gelelim Belçika birasına 🙂 Binlerce bira varmış burada çeşit olarak. İlk içtiğim bira vişneliydi ve hafif bir şeydi mesela. Adamların %12 lik falan biraları. Bir de pipetle falan içiyorlar bazen, sarhoş olmak için sanırım! Çok deneme şansımız olmadı henüz ya zamanımız var deneriz.

Belçika çikolatası da çeşit çeşit 🙂 Denemeye başladık onu da en güzelini buluncaya kadar deneriz. Türkiye’ye neler getireceğimizi bilmek lazım değil mi 🙂

Merak ettiğim çok şey var bu şehirle ilgili. İnsanlar her gün evlerinde ne yapıyor? Ne yiyorlar? Nasıl geçiniyorlar?

Bu soruların cevaplarını öğrenmeye çalışırken Fransızca da öğrenmek şart. Yoksa hayat burada daha da zor!

Buranın havası İzmir’den beter. Sabah yağmurla uyanıyorsun. Bakıyorsun akşam güneş yakmaya başlamış. İzmir için söylenen söz burada da geçerliymiş, buranın da havasına ve kızına güven olmazmış, ben demiyorum onlar diyor 🙂 Hava da bir garip. Burada hava 10 buçukta falan kararıyor. Sabah 6 gibi aydınlanıyor. Bir de öyle yaz gibi falan değil. Gölgede dursan üşürsün. Bu nasıl yaz?! İzmir’de olsaydım ne güzel çıkardık sahile otururduk gece geç saatlere kadar…

Daha nice Mons günleri, geceleri bizi beklemekte 🙂 Öğreneceğimiz ve paylaşacağımız çok şey var daha 😉

Bir yorum

  1. Gizem

    merhabalar;
    mons ta yaşam konulu yazınız için öncelikle teşekkür etmek isterim,en azından gideceğim yer hakkında biraz da olsa bilgi edinmiş oldum sayenizde
    bu sene 2.dönem universite de mons da okumaya hak kazandım,mons da kalacak yer ve daha birsürü aklımdaki soru işaretleri konusunda sizinle nasıl iletişime geçebilirim?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir