Sevdiceğimle kendi başımıza bir haftalık Budapeşte – Viyana tatili yaptık. Güzelce gezdik, eğlendik, çok keyif aldık. Nerelere gittik, nerede ne yedik paylaşayım da binlerce gezi blogundan eksik kalmayayım aman 🙂
Yok yahu, kendim için not tutuyorum ben, bir daha gidecek olursam bakarım notlarıma 🙂
2015 Nisan başındaki Budapeşte maceramızı anlatmaya şöyle gündüzü ayrı güzel gecesi ayrı güzel bir Budapeşte şehir fotoğrafıyla giriş yapalım.
Pegasus‘un Avrupa’ya en ucuz uçuşlarının başında Sabiha Gökçen kalkışlı Budapeşte varışlı hattı geliyor. Bu sebeple, Şengen vizeniz varsa haftasonu atlayıp gitmeniz için uygun şehirlerden biri. Hatta klasik 3-4 günlük Budapeşte-Viyana-Prag turlarının da galiba resmi havayolu Pegasus. Zira, giderken de gelirken de onlarda “yerli” ve maalesef görgüsüz turistle yolculuk etmek zorunda kaldık.
Biz birkaç ay önce biletler çok ucuzken (iki kişi gidiş dönüş 500 TL) ve Euro henüz 3 TL’yi görmemişken (2.70 falandı) niyetlenip planımızı yaptık. Macaristan Konsolosluğu’na tüm gerekli belgeleri eksiksiz bir şekilde bir seferde teslim edince de 6 aylık çok girişli Şengen vizesini kaptık.
Budapeşte’nin tadını almak için 3-4 gün gerek. Biz genelde Hop On Hop Off (HOHO) otobüsleri ve tabanvayı tercih ettik. Birkaç kere de metroya bindik.
Budapeşte Havalimanından şehre ulaşmanın yolu 200 no.lu otobüse binmek ve son durağından, baya eski dandik bir metro ile Deak Ferènc istasyonuna gitmek. Havalimanında sadece 2 binişlik transit bilet bedeli kadar (530 HUF) Macar Forinti (HUF) almanızı tavsiye ediyorum, zira şehir merkezi ile kur farkı çok fazla. Havalimanında 1 Euro = 236 HUF iken şehirde 1 Euro = 305 HUF’a kadar çıktı. Deak Ferenc istasyonu ise şehrin neredeyse tam ortasında, oradan gideceğiniz yere aktarma yapabilirsiniz ya da yürüyebilirsiniz, ki biz otelimize 5-10 dk. yürüdük. Havalanında müzeler ve ulaşım için Budapest Card satılıyor ama gitmek istediğiniz müzeler listede yoksa çok avantajlı değil.
Hotel Zenit‘te kaldık ve gayet memnun kaldık, tavsiye ederiz. 4 gece 2 kişi için 956 TL konaklama ücreti şehrin göbeğinde sayılabilecek çok temiz ve şirin bir otel için gayet makuldu. Arkadaş tavsiyesi üzerine gittik, Booking.com üzerinden tuttuk. Resepsiyondakiler gayet her şeye yardımcı oldular. Otelin lokasyonu çok iyi olduğu için de biz ev gibi kullandık, biraz yürüdük gezdik, arada geldik dinlendik, üstümüzü değiştirdik tekrar gezmeye çıktık.
Otelde Wi4Go diye bir hizmet sundular. Sürekli kullanımla 5-6 saat şarjı giden taşınabilir bir 3G Modem. WiFi üzerinden cihaza bağlanıp internete çıkarak, roaming ücretlerinin size yansımasını engel olabiliyorsunuz. Otelin internetinde sorun olunca normalde günlük 5€ olan cihaz kiralama bedelini 3€ olarak hesaplamaları da güzel oldu tabi 🙂 Bir çanta içinde SIM kartı takılı ufacık bir cihaz veriyorlar, tabi bir de şarj aletini. Cihaza aynı anda 5 farklı cihaz bağlanabiliyor olması da güzel bir özelliği tabi. Türkiye’de de aynı hizmet için Rent and Connect diye bir girişim ortaya çıkmış ama günlük 6 Euro İstanbul için biraz fazla gibi geldi bana ama genel olarak mantıklı bir girişim olmuş, yolları açık olsun.
Telenor HU operatörünün SIM kartı vardı bizim cihazın içinde. Şehrin genelinde de 3G gayet başarılıydı, Skype’tan sıkıntısız görüntülü görüşme yapmamıza imkan verdi, hatta ilk periscope yayınımı da oradan yaptım. 🙂 Ortalama olarak hız sonuçları mobil ve kalabalık ortamlarda olmamıza rağmen fena sayılmaz:
İlk gün otele vardıktan ve biraz bu cihazı kurcaladıktan sonra şehrin sokaklarında biraz dolandık. Köprülerin ve binaların bu kadar güzel korunmasına, restore edilmesine hayran kaldık açıkçası. Şehir çok büyük bir şehir değil yürünerek bile tümü gezilebilir ama biz zamanı iyi değerlendirmek için City Sightseeing – HOHO otobüslerini tercih ettik. Bunları işleten 4-5 farklı firma var ve hepsi neredeyse aynı. Yollarda abiler ablalar bilet satma uğraşında zaten sizi mutlaka bir şekilde buluyorlar. Biz ilk beğendiğimizden aldık bileti. Bilet satanlarla anlaşırsanız, öğrenci indirimi ayarlayabiliyorlar, 6000 HUF yerine 5500 HUF ödeyebiliyorsunuz 🙂 Bu otobüsler şehrin tüm önemli yerlerine gittiği ve 5-10 dk.da bir geçtiği için biz genel ulaşım aracı olarak kullandık. 48 saat geçerli ve Tuna Nehri’nde tekne gezisi de dahil.
HOHO otobüsleri şehrin tüm önemli noktalarını gezdiriyor ve gezerken de Türkçe’nin de dahil olduğu dillerde şehri anlatıyor. Ama ne anlatmak! Anlattıklarına göre neredeyse dünya Macarlar sayesinde var 🙂 Bilgisayar’ın bulunması bunlar sayesinde olmuş, fizik ve kimya hep öncü olmuşlar bugünkü birçok şey onların buluşlarıyla olmuş falan filan 🙂 Ha bir de durmadan “Türklerin istilası sırasında”, “Türkler istila ettiğinde”, “Türkler yıktığında” diyerek Osmanlı zamanını “hayırlı” bir şekilde anıyorlar, anlatıyorlar!
Gezilecek yerleri TripAdvisor ve bilimum gezi blogundan derleyip planladık. Hemen her yeri bir gece bir de gündüz görmekte fayda var. Gündüz ve gece ayrı güzel.
- Köprüler: Köprülerinden yürünerek geçilebiliyor. Tüm köprüleri çok güzel ışıklandırılmış o yüzden gece de görmekte fayda var. Elizabeth, Chain köprülerinin dokusu çok güzel korunmuş ya da aynı şekilde restore edilmiş.
- Gelert Hill: Buradan tüm şehir ayaklarınız altında oluyor. Manzara dışında bir olayı yok tabi.
- Buda District: Şehrin Buda kısmı daha çok tarihi dokunun olduğu kısım. Buraya gidip yürüyerek dolaşmakta fayda var. Buda Castle, Fisherman’s Bastion’ın görülmesinde fayda var.
- Parlamento Binası: Devasa bir bina. İnanılmaz detayları var. İçini gezmek ücretli, ama bence içini gezmek gereksiz, biraz da zaman kaybı. Her diktatörlüğü anlatan böyle devasa binalar oluyor galiba. Romanya’da da Causesku’nun kulaklarını çınlatıyorlardı bol bol, bizim de aksarayımız oldu ya eksik olmasın aman.
- Hösok Tere: Kahramanlar Meydanı dedikleri yerde çok güzel bir heykel var. Hatta ödül falan almış. Etrafında da Güzel Sanatlar ve Grafik Sanatları Müzeleri var.
- Hayvanat Bahçesi ve Botanik Bahçesi: Çok övmüşler gidelim dedik de biraz pişman olduk. Hayvanat Bahçesi çok büyük. En az 2-3 saat ayırmak gerek her yeri rahatça gezebilmek için. Çok çeşitlilik vardı ama hayvanlar bakımsız, barınakları kötü durumda, hatta bazı yerleri çok kötü kokuyordu. Tavsiye etmiyoruz.
- Margit Adası: Bizim Büyükada’nın 5’te biri kadar ama dümdüz ve içindeki mini hayvanat bahçesiyle, olimpik havuzuyla, yürüyüş alanları, parklarıyla müthiş bir yer. Kara bağlantısı olduğu için yürünebilir olduğu gibi HOHO’nun Tuna Nehri Teknesiyle de gündüz gidilebiliyor.
Gezmelik yerler dışında yeme içme konusunda eyyorlamam şöyle:
- Paprika Restoran‘da hayatımda yediğim en güzel yemeklerden birini yedim. Şiddetle tavsiye ediyoruz.
- Raday Street‘te güzel mekanlar vardı, bir yerde de güzel otantik bir yemek yedik ama ismini hatırlayamadım. 🙂
- Szimpla Kert‘e gitmeyeni dövüyorlar mı bilemedim, değişik ama dandik bir yerdi beğenmedik biz.
- Gozsdu Udvar, güzel restoranların ve kafelerin olduğu bir ara sokak gibi güzel bir yer.
Kısaca sevdik Budapeşte’yi. İleride bir kere daha gidilebilecek bir yer olarak not ettik kendisini.