Belçika Rehberi : Mons
Belçika Rehberi : Mons

Belçika Rehberi : Mons

Belçika

Erasmus Staj Programı’yla Facultè Polytechnique de Mons’ta staj yaptığımı daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Üç ayımı geçirdiği geçirdiğim Belçika’nın hemen hemen her gerekli yerini gezdim. Özellikle Use-It haritaları çok yardımcı oldu. Gördüğüm yerlerle ilgili yazılar yazdım aslında ama dedim ki kısa kısa notlar halinde yazsam daha iyi olabilir. Bu sayede Belçika’nın çok büyük olmadığı ve bütün ülkeyi birkaç günde gezebileceğinize ikna olursunuz belki 🙂

Gezi notlarını olabildiğince okunabilir, kısa ve öz tutmaya çalıştım. Yazının çok uzun olmaması için bölmeye karar verdim. Mons, Brüksel, Leuven, Gent, Brugge ve Antwerp’i tecrübelerimle kısaca anlatacağım.

MONS

DSC04424.JPG

Staj yaptığım yer Mons’ta olduğu için zamanımın büyük bir kısmı burada geçti. Çok küçük ve fazla şirin bir yer. Açıkçası görülmeye değer bir yeri yok.  Yaz sezonunda burada bulunduğum için neredeyse hiç (evet, gerçekten hiçe yakın) öğrenciyle tanışma fırsatım olmadığı gibi Türkiye’deki yaşamdan sonra şehrin hayalet bir şehir olduğunu bile düşünmüşlüğüm var. Belçika çok pahalı bir ülke, Mons’ta da yaşam pahalı. Avrupa’nın diğer ülkelerinin aksine bisiklet kullanımı çok düşük ve çok fazla araba kullanılıyor.

Dili: Fransızca

Dikkat! İngilizce bilme oranı çok düşük.

Ulaşım:

Brüksel’den Mons trenine binerek yaklaşık 1 saatte varabilirsiniz. Eğer Belçika’da uzun süre bulunacaksanız 26 yaş altı için Go-Pass kartını alın. 10 tren yolculuğu için 50 Euro. Aldığınız biletin üzerine kendiniz kalkış istasyonunu ve varış istasyonunu yazıyorsunuz.

Şehir çok küçük olduğu için her yere yürüyerek erişme şansınız olduğu gibi, garın önünden şehir içini dolaşan A, B ve C otobüslerine ücretsiz olarak binebilirsiniz. Dikkat edin “Circuit” olduğundan sürekli aynı güzergahı izliyor otobüsler. Yani geldiğiniz yöne dönmek için yolun karşısına geçmeyip indiğiniz yerde bekleyiniz.

Yeme-İçme:

Her Belçika kentinde olduğu gibi Grand Palace denilen yerde çeşitli yemek olanakları var. Muhteşem(!) Belçika Mutfağı hakkında Mümtaz bir yazı yazmıştı. O yüzden size gar yakınındaki Pitta Planet adlı Türk dönercisini tavsiye ediyorum. Şehirdeki 5-6 Türk dönercisinden en iyisi. İtalyan makarnalarını yemek için 8-10 Euro vermenizi tavsiye etmem.

Grand Palace’ta her hangi bir yere oturup, yüzlerce Belçika birasından birini tadabilirsiniz. Biraz ağır ama güzel olan Chimay Blue’yu veya vişneli bir bira olan Bellevue Kriek’i beğendiğimi söyleyebilirim.

Eğlence:

Eğlence sadece ve sadece(!) cuma gecesi, Marche aux Herbes’te olur. İnsanlar gelir toplanır, muhabbet eder, ayakta içer. Gecenin ilerleyin saatlarinde hemen yan sokaktaki Irish Pub genelde kalabalık olmakta. Irish Pub’a cumartesi gecesi de takılmanız mümkün. Diğer eğlence mekanları biraz şehrin dışında ve ulaşım o saatlerde sadece kişisel aracınızla sağlanabiliyor.

Alışveriş:

Grand Pres’teki Carrefour en uygun fiyatların olduğu yer. Buraya Circuit C’yi kullanarak varabilirsiniz. Bineceğiniz yere dikkat etmelisiniz, çünkü C nin iki güzergahı var.

Diğer notlar:

Haftaiçi bütün dükkanlar 18.00’de kapanıyor.

Öğrenci olarak geleceklere not: Grand Rue’nun aşağılarına doğru bir çamaşırhane bulunuyor, yurtta yok.

Bir inanışa göre Grand Palace’taki bizdeki karşılığı vilayet konağı olan binasının kapısındaki farkedilmesi zor olan küçük maymununu sol elinizle severseniz buraya bir daha gelirmişsiniz. Ben bu yüzden dokunmadım 🙂

Mons’un simgesi : Mons Maymunu

Kısa öz olsun dedik ama uzun oldu, en çok bildiğim yer burası olduğu için bildiğim ne varsa anlatayım dedim. Olur ya bir gün birileri Universitè de Mons’ta okumaya/yaşamaya gelir de bizim yazdıklarımız da bir işe yarar 🙂

4 yorum

  1. Zamanında Avrupa’nın çeşitli kentlerine yaptığım gezileri yazmak üzere bu seriyi Belçika’dan başlatacaktım ama 2010’da yazdığım yazıyı 2012’de yayına aldığım için bu serinin devamının gelmesi ihtimali çok düşük!

  2. Geri bildirim:İzmir vs. Mons | e-GÜNlük

  3. Mümtaz

    Mons demek “Billy” demektir. Dünya’nın en lezzetli(!) patateslerini yemek için bile bu kente gelinir. Öğle aralarında yediğimiz sandviçler, mikrodalga fırının keşfi, akşamları evlerinden dışarı adım atmayan insanlar, yoklukta altın olan türk döneri, ne yaptığı anlaşılmayan mahallenin muhtarı, silinebilir tükenmez kalem diye uzayıp giden bir liste aklıma geliyor Mons diyince. Çok keyifli, unutulmaz bir yaz geçirdiğimiz bu kenti ve ilginç hikayelerini unutmayacağım. Keşke dokunsamıydık lem maymuna 😛

  4. Haha hakkaten dokunsak iyiymiş! Ama oğlum hayatımız boyunca orada kalmaktan korktuk da ondan dokunmadık ya 🙂

    Billy’yi bile özledim lan aslında 🙂 Taksim’de o patatesi bulamadığımdan çınlatıyorum Billy abinin kulaklarını 🙂 Yalnız Pitta Planet dönerini Türkiye’de bulamadığını da itiraf et 🙂

    Hadi kalk gidelim gezmeye Mons’a 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir